Guney Afrika Cumhuriyeti nin baskenti Cape Town baslayan gezim suresince harika yemekler yiyip, muthis saraplar icip, karada, denizde ve havada cok renkli gecen bir macera yasadim. Bu guzel gezide Guney Afrika’nin gastro kulturunu yakindan tanima firsatini buldum. Istanbul’dan direk ucak seferleri ile rahat ve hic saat farki olmadan gidip gezilecek oldukca ekonomik, harika bir ulke. Asagidaki yazida temel noktalari sizlerle paylasmak istedim.
Vineyard Hotel, Cape Town’un guneyindeki Newlands bolgesinde
Gezimizin odak noktasi gastronomi oldugu icin bu kadar yol gelip Vineyard otel de konaklamamak olmazdi. Bag oteli ismindeki bu butik otel harika bir yerde. Odalarin hepsi nehir ve dag manzarili. Bag oteli diye geciyor ama ortada bag yok. Harika uc lokantasi ile muhtesem yemek ve sarap menusu bulunmakta.
Balik ve ustundeki sos bu otelde yedigim en leziz yemeklerden.
Cape Town da yapilacak cok sey var. Bunlarin en basinda Table Mountain a cikip, kus bakisi butun sehri izlemek. Once araba ile zigzagli yol ile rakim kazanip, giselerde kuyrukdan sonra teleferik ile doruga cikmam mumkun. Eger hava guzelse gercekten harika bir goruntu. Beklemeye kesinlikle deger. Atlantik okyanusundan gelen bulutlar cok ani oldugu icin doruga ciktiktan 10 dakika sonra yogun sisten dolayi kapanma anonsu yapildi. Sis onumu kapatmadan once bir iki resim cekebildigim icin sansliyim.
Unesco Miras listesinden haberdar iseniz ve benim gibi bunu gezilerinizde kullaniyorsaniz Robben Island’ i duymamis olamazsiniz. Bu adanin ismi Nelson Mandela ile ozdeslemis gibi. Uzun yillar Mandela ve arkadaslari bu adada hapsedilmisler. Adadaki hapishaneyi burada tutuklu bulunmus Mandela ile arkadaslik yapmis bir gonullunun esliginde gezmek ve hikayeleri dinlemek gercekten cok ozel. Bu adada bir ulkenin gelecek tarihinin yazilmasi ve anlami gercekten cok buyuk. Robben Island’a ulasim VA Pier den saglaniyor. Arka cephedeki manzara ise butun guzelligi ile Table Mountain.
Bir iki gun yol yorgunlugu ve Cape Town un incilerinin kesfi derken artik bir araba kiralayip bu ulkenenin ve Afrika kitasinin dunyaca meshur safarilerini, balinalari, penguenlerini, lokantalarini ve saraphanelerini gezmek icin yola koyuldum. Tarih kitaplarindan cok iyi hatirladigimiz Macellan ile meshur Umit burnu artik burnumun dibindeydi. Anti-clock wise seklinde surmem tavsiye edildi. Ilk hedef cok kisa bir yolculuk sonrasi bu kitaya ozgu cok sevimli penguen kolonisinin bulundugu Boulders plaji idi. Penguenleri bir hayvanat bahcesi disinda dogal ortaminda gormek cok keyifli. Koskoca bir aileyi izlemek ve essiz bucaksiz okyanusun kokusunu icime cekmek muhtesemdi.
Oradann ayrilip 2 saat suren uzunca bir yolculuktan sonra dogal parka vardik. Guney afrikada safari icin en temel yerler aslinda ulkenin dogusundaki ulusal ormanlar. Bu opsiyon icin vakit olmadigindan Cape Towna en yakin olan safari olmasa, hayvanlarin dogal yasadigi ucsuz bucaksiz bir parka vardim. Burada beni en cok heyecanlandiran cok yakindan (bir jeep icinde) gergedan, fil ve zebralari gormek idi. Koruyucunun Zebralarin neden karninin siskin oldugunu aciklamasi da su sekilde, meger gazlarini sakliyorlarmis, ve predator oldugunda gazi saldiklarinda predator bu kokuya dayanamayip kaciyormus. Cok gulmustum. Iste o karni siskin zebralar.
Artik cantami alip, araba ile harika saraphanelerin oldugu iki sehirde kalmanin zamani geldi. Bunlar Franschhoek ve Stellenbosch. Ilk duragim Franschoek. Iki koskoca dagin arasinda bir vadi. Her iki yaninda sira sira onlarca harika saraphane. Bircogunu butik oteli ve inanilmaz kalite restorani bulunmakta. Biz Le Manoir de Brendal de konaklamayi tercih ettik. Kendi bagi ve cok az uretimi olan bir saraphane. Menejer Karen inanilmaz misafirperver. En iyiler listesini bana bir cirpida verdi.
Ilk bag gezimi Leopard’s Leap de yaptim. Bu saraphanenin kopuklu beyazi dillere destan. Sampanya metodunun buradaki ismi Method Cap Classique. Buraya 300 yil once goc eden Huguenotlar Fransa’dan sarap bilgilerini de alip goturmusler ve nesillerdir bu sehirde inanilmaz saraplar uretiyorlar. Kirmizilarini ilk defa denedim. Tadimlar 2 dolar gibi komik rakamlara yapiliyor. Eger bir sise bile almak isterseniz o ucret bile alinmiyor. Ben bir koli koli kopuklu ve bir koli kirmiziyi direk ev adresime teslim edilmek uzere satin aldim. 2 dolar cepte kaldi 🙂
Kirmizilarini ilk defa denedim. Tadimlar 2 dolar gibi komik rakamlara yapiliyor. Eger bir sise bile almak isterseniz o ucret bile alinmiyor. Ben bir koli koli kopuklu ve bir koli kirmiziyi direk ev adresime teslim edilmek uzere satin aldim. 2 dolar cepte kaldi 🙂
Ogle yemegi icin yine bu sehirde ama yamac uzerine kurulu La Petite Ferme e kisa bir yolculuk sonrasi vardim. Buradan manzara inanilmaz guzel. Tikabasa dolu olan restoran da son bir masa bulunca cok sevindim. Buradaki yemek ve sarap eslesmesi de gercekten sahane. Artik Guney Afrika da averaj bir yemek olmadigina ikna olmustum. Her yer ama her yer lezzetin yaninda bir solen ile yemek sunumunda usta olmus. Bircok michelin yildiz dan gayet iyi oldugunu dusundugum yerler cikti.
Gezdigim ve cok begendigim diger saraphaneler Antonij Rupert ve La Motte. Her ikisi de cok ozel markalari olan sarap evleri. ilkinin yine kopuklu saraplari bulunmakta. Benim favorim Kopuklu Rosesi. Laurent Perrier Rose nin denginde olan ancak fiyat olarak Laurent Perrier in 1/4! Bu ulkenin gastronomisi hem cok renkli hem alistigimizdan cok daha ekonomik.
Stellenbosch cok kisa bir yolculuktan sonra ulastigim bir baska cevher. Sehir merkezinde butik bir otelde konaklamayi tercih ettim. Bu sehir ozellikle universite ogrencilerini yasadigi sirin ve ziyaret edilebilecek kilise, sinagog gibi tarihi yerleri bulunmakta. Ben yine sarap ve gastro turuma devam ettim. Ilk ziyaretimi Thelema sarapevine yaptim. Cabernet Sauvignon ve Merlot ile yapilmis saraplarini cok sevdigim bir marka. Tesislerini gorunce yapilan yatirim ve kullanilan son teknoloji ye hayran kaldim. Bag evindeki sanat eserleri de mimari ile butunlesmis.
Thelema’dan da birkac koli sarap aldiktan sonra, hemen yandaki Tokara da yemek icin vakit gelmisti. Adeta bir cennet olan manzara esliginde yine harika yeni lezzetler kesfetmek muthis bir duygu.
Stellenboschdan ayrilip son iki geceyi yine Cape Town un sahil seridinde olan Camps Bay Hotel de gecirmeye karar verdim. Super konforlu otelin restoranlari yine mukemmel. Sira sira palmiye agaclari ile bezenmis bu otelden gun batimini izlemek, okyanus sesi ile uykuya dalmak kadar beni rahatlatan bir sey oldugunu hatirlamiyorum.